Ağustos’un erken saatleri. Kayseri’nin taşlı yollarında, güneş hasır şapkasını neredeyse yakıyor. Jehanna, posta arabasını beklemek için yol kenarında duruyor. Yorgunluktan ayakları yerden kesilmiş, önünde uzun bir yol var. Sütannelik mesleği, Kayseri’nin köylerinde artık eskisi kadar rağbet görmüyor, ama bir çiftçi onu postanede karşılayıp arabayla evine götürmeye söz vermiş. Şansının yaver gittiğini biliyor. Çantasından bir somun ekmek ve bir parça peynir çıkarıyor. Deri şişesindeki su bitmiş. İç çekerek bir çimen yaprağı çiğniyor. Meyve suyu susuzluğunu tam gidermese de, Kayseri’nin sıcağında bir anlık ferahlık veriyor.
Yarım saat sonra, demir tekerleklerin taşlı yolda yuvarlanma sesi duyuluyor. Toz bulutu, arabayı görmeden önce beliriyor. Jehanna zorlukla ayağa kalkıyor, eşyalarını topluyor ve eteklerini kaldırarak arabaya biniyor. Şişkin göğüsleri korsesine baskı yapıyor, yüzünü buruşturuyor. Kayseri’nin pastoral yollarında, bu yolculuk hem hüzünlü hem de gizemli bir başlangıç vadediyor.
Posta Arabasının Havasız Dünyası
Araba, deri, tütün ve ter kokuyor. Atlar, koşum takımları şıngırdayarak ilerliyor. Jehanna, iki pencereden birini açmaya çalışıyor, ama sıkışmışlar. Mendili terden sırılsıklam, sıcaktan bunalmış. Gözlerini kapatıp arkasına yaslanıyor. Kayseri escort ruhuna uygun bir çekicilikle, bu havasız ortamda bile bir zarafet taşıyor.
Vagondaki tek yolcu, iri yarı bir köylü çocuğu. Sıcaktan uyuyakalmış. Jehanna gözlerini açıp ona bakıyor. Geniş omuzlar, kaslı bacaklar, dağınık sarı saçlar. Olgun buğday rengi, diye düşünüyor. Sert ama hoş bir yüz. Bir çiftçi, diye karar veriyor. Kayseri’nin tarlalarında çalışan bir genç.
Göğüslerdeki Ağrı ve Çözüm Arayışı
Jehanna, göğüslerindeki keskin acıyla neredeyse çığlık atıyor. On iki saattir sütünü boşaltmamış. Korsesinin arasında bir ter damlası sızıyor. Mendille teri siliyor, bir esinti umuduyla yelpazeliyor. Pencerenin dışında, Kayseri’nin ormanları tarlalara, tarlalar tekrar ormanlara dönüşüyor. Pastel renkli çiftlik evleri – pembe, mavi, sarı – gözüne çarpıyor. Derin bir iç çekiyor.
Sabahın erken saatlerinde köye varacak. Ama arabanın havasızlığı uykuyu imkânsız kılıyor. Göğüslerindeki ağrı dayanılmaz. Tek çözüm: Fazla sütü sağmak. Uyuyan çiftçiye yan yan bakıyor. Başı yana eğik, hafifçe horluyor. Kararını veriyor. Bağcıkları çözüyor. Dekolteli geceliği sütle ıslanmış, korsajı açtığında göğüsleri ortaya çıkıyor.
“Tanrıya şükür,” diye mırıldanıyor.
Parmaklarıyla kızarmış tenini düzeltiyor. Üst dudağında ter beliriyor, ama ağrı hafifliyor. Derin bir nefes alıyor, meme uçlarını avuçlarıyla örtüyor. Ve o an, genç çiftçinin bakışlarıyla karşılaşıyor.
Anlayış ve Yakınlık
Jehanna şaşkınlıkla arkasını dönüyor, korsesini kapatmaya çalışıyor, ama geç kalmış gibi. Adam görmüş. Yan yan bakıyor ve adamın anlayışlı bakışlarını fark ediyor.
- Size yardımcı olabilir miyim? diye soruyor adam.
Jehanna ne diyeceğini bilemiyor. Acaba acısını anlamış mı? Adam devam ediyor:
- Kız kardeşim yeni doğum yaptı. Göğüslerinin sütle dolu olmasının ne kadar acı verdiğini biliyorum.
İyi huylu sesi, endişeli yüzü, Jehanna’yı ikna ediyor. Meme ucunda öyle bir acı hissediyor ki, ağlamasını zor bastırıyor. Bu genç ona zarar veremez, diye düşünüyor. Gözlerini indirip başını sallıyor. Yanakları kızarıyor. Acısını nasıl hafifleteceğini açıklamaya cesaret edemiyor.
Ama genç adam, Hamish, dizlerinin üzerine çöküyor. Jehanna titreyen parmaklarla göğsünü kaldırıyor. Kar beyazı teninde mavi damarlar, süt dolu meme ucu dimdik. Hamish, “Ne kadar güzel,” diye mırıldanıyor ve ağzını açıyor. Jehanna meme ucunu diline yerleştiriyor, adam dudaklarını kapatıyor.
Öğrenilen Bir Sanat
Hamish dikkatlice emmeye başlıyor, ama baskı azalmıyor. Birkaç dakika sonra Jehanna seğiriyor. Hamish, sorgulayan gözlerle bakıyor:
- Yanlış mı yapıyorum?
Jehanna gülümsüyor. “Uzun zamandır emziremediğini görüyorum. Sana öğretmem gerekecek,” diyor. “Adın ne?”
- Hamish Sayer.
- Ben Jehanna. Rahatlayalım, Hamish. Sana anlatayım.
Hamish tüvit ceketini çıkarıyor, çizgili gömleği ortaya çıkıyor. Temiz, ama yakası yıpranmış. Mürver çiçeği gibi kokuyor. Jehanna yere oturuyor.
- Yanıma uzan. Meme ucunun tamamını al, sadece ucunu değil. Dilinle damağına bastır. Daha sert em.
Hamish talimatları uyguluyor. Süt sızmaya başlıyor. Jehanna gözlerini kapatıyor, göğsü boşalırken rahatlıyor. Hamish, açgözlülükle emiyor, diğer göğüsten damlayan süt karnına düşüyor. Jehanna bir bezle damlamayı durdurmak için dönüyor, ama Hamish diğer meme ucunu okşuyor. Süt parmaklarından akıyor. Jehanna memnuniyetle iç çekiyor. Sessizliği, Hamish’in şapır şupur sesleri bozuyor.
Hamish bir memeyi boşaltıp diğerine geçiyor. Jehanna, sıcaktan ve rahatlamadan uyuyakalıyor. Hamish’in dudakları onu uyutuyor. Uyandığında, Hamish meme ucunu yalayıp ısırıyor. Jehanna gülümsüyor. Hamish, bebekler gibi oynuyor. Göğüslerini kaldırıp birbirine yaklaştırıyor. Jehanna’nın alt karnında bir ateş yanıyor.
Tutkunun Ateşi
Hamish, sütyen bağcıklarının altından sütü yalıyor. “Çıkaramıyorum, bağcıklar engel,” diyor masumca. Jehanna bağcıkları çözüyor. Hamish, karnındaki kırmızı izleri yalıyor. Dokunuşları sakinleştirici ve heyecan verici. “Eteklerini çıkar, daha serin olur,” diyor Hamish. Jehanna tereddüt etmeden eteklerini indiriyor. Çıplak kalıyor.
- Tanrım, çok güzelsin, diyor Hamish, uyluklarını okşarken.
Jehanna, onun masum hayranlığından etkileniyor. “Hiç kadının olmadı mı?” diye soruyor.
Hamish başını eğiyor. “Asla. Ama seni istiyorum. Bana göster.”
Jehanna, onu öpüyor. Hamish’in iniltisi onu heyecanlandırıyor. Pantolonunun düğmelerini açıyor, sert penisini dışarı çıkarıyor. “Uzan, aceleye gerek yok,” diyor. Bacaklarını açıyor, Hamish aralarına uzanıyor. Misk kokusu onları sarıyor.
- Bütün kadınlar böyle mi kokar? diye soruyor Hamish.
- Her erkek bu kokuyu sevmez, diyor Jehanna.
Hamish, vajinasını okşuyor, diliyle keşfediyor. Jehanna sırtını kamburlaştırıyor, orgazm dalgalarıyla sarsılıyor. Hamish, penisini vajinasına yerleştiriyor. Jehanna bacaklarını kaldırıyor, ikinci bir orgazm yaklaşıyor. Hamish, zevkle inliyor, sperm fışkırıyor. Birbirlerine sarılıp gülümsüyorlar.
- Her şeyi doğru yaptım mı? diye soruyor Hamish.
- Daha da iyi, diyor Jehanna.
Veda ve Kayseri’nin Şafağı
Posta arabası, Kayseri’nin taşlı yollarında ilerliyor. Ay ışığı, tarlaları gümüş rengine boyuyor. Şafakta, araba postanenin avlusuna varıyor. Hamish, Jehanna’yı indiriyor. Jehanna, utangaç bir vedayla ayrılıyor.
- Gelecek ay evleneceğim, diyor Hamish. Komşu köyde yaşıyorum. Belki…
- Sütanneye ihtiyacın olursa beni bulursun, diyor Jehanna, el sallayarak.
Araba uzaklaşırken, Kayseri’nin şafağı yeni bir günü müjdeliyor.